English idioms with examples and Turkish explanations...
Örnek cümlelerle İngilizce deyimler ve Türkçe açıklamaları...
-
Don’t forget your umbrella when you go out, it’s raining cats and dogs out there!
cats and dogs: büyük miktarlarda
-
The test was a piece of cake. I finished it in 20 minutes.
piece of cake: çok kolay
-
The brand-new cars were selling like hot cakes last week.
Yepyeni, gıcır gıcır arabalar geçen hafta peynir ekmek gibi satılıyordu.
like hot cakes: peynir ekmek gibi
-
John had an accident last week but now he is very alive and kicking.
John geçen hafta bir kaza geçirdi fakat şuan turp gibi.
alive and kicking: capcanlı, turp gibi
-
Being the boss is not exactly the bed of roses because there can be so many problems to sort out.
Patron olmak o kadar da güllük gülistanlık bir iş değil çünkü çözülmesi gereken çok sorun olabiliyor.
bed of roses: güllük gülistanlık, rahat mevki
-
You have no evidence. You are just making a case out of nothing!
Elinde kanıt yok. Hiç yoktan sorun çıkarıyorsun!
make something out of nothing: olayı büyütmek, hiç yoktan sorun çıkarmak
-
I backed up him at the court.
Mahkemede onun lehine konuştum.
back up: lehinde söylemek, arka çıkmak
-
He banked up tiles for his house.
O, evi için kiremit yığdı.
bank up: yığmak, yığılmak
-
His honesty is beyond doubt.
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
beyond doubt: şüphe götürmez, kuşkusuz
-
She was charged with theft.
O, hırsızlıkla suçlandı
charge with: suçlamak
-
I can’t really understand what he’s driving at.
Ne demek istediğini gerçekten anlayamıyorum.
drive at: demek istemek, kastetmek
-
I drink cofee once in a blue moon.
Ayda yılda bir kahve içerim.
blue moon: çok uzun zaman
-
Why don’t you make a simple website for your business? There’s nothing to it.
there’s nothing to it: bu basit, kolayca halledilebilir
-
I am tickled pink that I have passed the exam.
Sınavı geçtiğim için çok mutluyum.
tickled pink: zevkte dört köşe
-
That comic's jokes are old hat and we've heard them before.
O karikatür dergisindeki fıkraların modası geçmiş ve onları daha önce duymuştuk.
old hat: modası geçmiş
-
Veli is a true blue friend.
Veli çok sadık bir arkadaştır
true blue: sözünün eri, sadık, vefalı
-
It was going to be a surprise party, until Ali let the cat out of the bag.
let the cat out of the bag: baklayı ağzından çıkarmak
-
If you haven't driven a bike yet, you should give it a shot.
give it a shot: denemek
-
You have 9 brothers? You’re pulling my leg!
pull somebody's leg: şaka yapmak, kafa bulmak
-
To cut a long story short, she won and I lost.
cut a long story short: uzun lafın kısası, özetle
-
Six dollars for a cup of coffee?! What a rip off!
rip off: soymak, kazıklamak
-
At the start of the meeting, I tried to break the ice by telling a joke.
break the ice: buzları kırmak, resmiyeti gidermek
-
The film on global warming was a real eye-opener for Tom.
eye-opener: aydınlatıcı şey, ibret, göz açan sey
-
A: Daddy, can I have anything on the menu?
B: Sure. You name it, you got it.
you name it: ne isterseniz
-
A: How long will you stay in Turkey?
B: I’m not sure. I’m just going to play it by ear.
play it by ear: plansız, duruma göre hareket etmek
-
You’d better get into gear or you’ll be late.
get into gear: acele etmek, hızlanmak
-
It took Ahmet a year to learn all the ins and outs of his job.
ins and outs: girdisi çıktısı, ayrıntılar
-
I watch TV off and on.
on and off: ara sıra, kesintili
-
Jack tried to be kind to his boss when he quit in job because he didn’t want to burn his bridges.
burn somebody's bridges: ilişkiyi koparmak, geriye dönüş olanaklarını ortadan kaldırmak.